"Koca kayık tabağın içine yatırılan o iştiha verici deniz mahlukundan çıkan latif rayiha ile hiç bir yemeğin kokusu rekabet edemez. Bu beyaz etin tadı hiç bir balığınkine uymaz."
AHMET RASİM
11 Mayıs 2010 Salı
6 Mayıs 2010 Perşembe
Mikado pide salonu, Bozdoğan- mmmmmmm ( *)
Aydın, Nazilli-Bozdoğan'da nefis bir pideci önereceğim.
Bozdoğan'a gitmek için Aydın otoyolundan çıkıp Nazilli'ye doğru gidiyorsunuz. Sonra da Bozdoğan ayrımına sapıyorsunuz. Bozdoğan'a varınca Ziraat Bankası karşısında Mikado pide salonunu buluyorsunuz.
Pideci çalışanları ilk kez geldiğimizi öğrenince 'özel' pidelerinden yemeden ayrılmamazı önerdiler.
O nedenle özel pidelerinden olan 'Bozdoğan yuvarlağı' denen kıymalı pideyi,pastırmalı pideyi ve tahinli pideyi yediğimiz gibi benim en sevdiğim pide çeşidi olan kıymalı - yumurtalı pidesinden de yedik.
Gerçekten hamuru inanılmaz lezzetli; bu lezzeti kullandıkları una ve Madran suyuna bağlıyorlar. Zira Bozdoğan, Madran dağı eteklerinde yer alıyor.
Bir de kıymalı pidenin ve Bozdoğan yuvarlağının yanında bir dilim turunç bulunuyor. Bu turunç suyunu pideye sıkınca etin ağırlığı gidiyormuş, gerçekten de denemeniz lazım, güzel bir aroma oldu pide ve turuncun suyu.
Tahinli pidenin lezzeti de pideye koydukları, manda sütünden yapılan kaymaktan kaynaklanıyormuş.
Yine mmmmmmm.
Aaaaaa bir fikir geldi aklıma bundan sonra m harfi sayısına göre not vereceğim.
Daha doğrusu not vermeyeceğim de 7 tane m alan yerleri yazacağım hep.
O zaman burası da mmmmmmm.
Bozdoğan'a gitmek için Aydın otoyolundan çıkıp Nazilli'ye doğru gidiyorsunuz. Sonra da Bozdoğan ayrımına sapıyorsunuz. Bozdoğan'a varınca Ziraat Bankası karşısında Mikado pide salonunu buluyorsunuz.
Pideci çalışanları ilk kez geldiğimizi öğrenince 'özel' pidelerinden yemeden ayrılmamazı önerdiler.
O nedenle özel pidelerinden olan 'Bozdoğan yuvarlağı' denen kıymalı pideyi,pastırmalı pideyi ve tahinli pideyi yediğimiz gibi benim en sevdiğim pide çeşidi olan kıymalı - yumurtalı pidesinden de yedik.
Gerçekten hamuru inanılmaz lezzetli; bu lezzeti kullandıkları una ve Madran suyuna bağlıyorlar. Zira Bozdoğan, Madran dağı eteklerinde yer alıyor.
Bir de kıymalı pidenin ve Bozdoğan yuvarlağının yanında bir dilim turunç bulunuyor. Bu turunç suyunu pideye sıkınca etin ağırlığı gidiyormuş, gerçekten de denemeniz lazım, güzel bir aroma oldu pide ve turuncun suyu.
Tahinli pidenin lezzeti de pideye koydukları, manda sütünden yapılan kaymaktan kaynaklanıyormuş.
Yine mmmmmmm.
Aaaaaa bir fikir geldi aklıma bundan sonra m harfi sayısına göre not vereceğim.
Daha doğrusu not vermeyeceğim de 7 tane m alan yerleri yazacağım hep.
O zaman burası da mmmmmmm.
4 Mayıs 2010 Salı
Çok kolay çikolatalı sufle ( 3 kişilik)
15-20 dakikada hazır olan nefis bir sufle, denenmiştir, kesin tutar:
140 g bitter çikolata
3 yumurta
80 g (1/2 su bardağından biraz az) toz şeker
50 g (3 yemek kaşığı) tereyağı
1 yemek kaşığı un
- 3 sufle kalıbının içini tamamen yağla (tereyağ olursa daha iyi olur).
- Bitter çikolata ve tereyağını benmaride erit.
- Yumurtaları ve şekeri mikser ile iyice çırp, unu da ekle.
- Erimiş çikolatalı karışımı da buna kat.
- Tam burada bir hilemiz var: 1 çay kaşığının üçte biri kadar kabartma tozu kat.
- Önceden 250 dereceye ısıtılmış fırında 8 - 10 dakika arasında hazır.
- Çıkarınca üstüne pudra şekeri ya da yanında beyaz (vanilyalı ya da sakızlı) dondurma ile servis.
- Tadı ve kıvamı şahane...
30 Nisan 2010 Cuma
tüyolarla fırın sütlaç
Her zaman fırın sütlacı çok sevmişimdir, sevdiğim oranda da yapmak istemişimdir ve her denediğim tarif başarısızlıkla sonuçlanmış ve yapmaktan vazgeçmişimdir. Ama artık başardım.
Tüm tüyolarıyla aşama aşama çok başarılı bir fırın sütlaç:
A) 1/2 su bardağı (100 g) pirinci yıka- yarım saat ılık suda beklet. Tekrar 3 - 4 kez yıka, suyunu süz.
B) 1/2 su bardağından biraz fazla (140 ml) su ile pirinçleri suyunu çekene dek ağır ateşte pişir.
C) 1.5 kg (6 su bardağı) süt, 1 paket toz vanilya, 255 g (1 su bardağı + 1/4 su bardağı) şekeri karıştır.
D) Sütlü karışıma suyunu çeken pirinçleri ekle, karıştırarak ocakta pişirmeye başla.
E) 30 g (3 çorba kaşığı) nişastayı 20 ml (1.5 çorba kaşığı) suda ez. Ocaktaki karışımın kaynamasına az kala bu nişastayı da içine ekle. 5 dk kadar da karıştırarak böyle kaynat.
F) 1 yumurta sarısını çırp, bir kepçe sütlacı yavaş yavaş bu yumurtaya çırparak ekleyerek yumurtayı tencereye yavaş yavaş ekle. Bir taşım daha kaynat.
G) Mikser ile çırp.
H)Sütlacı ısıya dayanıklı kaselere boşaltarak fırın tepsisine diz. Tepsiye, kaselerin dış yüksekliğinin yarısına dek su koy.
I) Kızgın fırında yüksek ısıda sütlaçların üstü güzel bir fırın sütlaç rengi alana dek pişir.
ÖNEMLİ AYRINTILAR:
1- 1.5 kg süt kesinlikle çok değil, azaltmayın, bana hep yarım su bardağı pirinç ve 3 kaşık nişastaya 1.5 kg süt nasıl olur gibi geliyordu, öyle değil.
2-Pirincin tekrar tekrar yıkanması önemli.
3- Yumurta koymak istemiyorum diye kesinlikle yumurtayı atlamayın, aynı krem karamel gibi fırınlandığı için bu yumurta kıvam için mutlak lazım.
4- Yumurtayı sıcak karışıma çok yavaş katın, terbiye yapar gibi, böylece yumurta sıcağın içinde pişmeden eklenmiş olur.
5-Biraz suluca olacak sütlaç merak etmeyin, fırında herşey hallolacak.
6- Tepsiye konan su çok önemli, su olmazsa fırın sütlaçlar börek gibi alt-üst pişerler.
7- Son ama en önemli tiyo-ayrıntı: fırın ızgarasında pişmeyecek, yani sadece üstü kızarmayacak sütlaçların, sanki kek-börek yapar gibi 'fırın' ayarında pişecek sütlaçlar, yani 200 derecede 45 dk kadar sürüyor pişmeleri.
Tüm tüyolarıyla aşama aşama çok başarılı bir fırın sütlaç:
A) 1/2 su bardağı (100 g) pirinci yıka- yarım saat ılık suda beklet. Tekrar 3 - 4 kez yıka, suyunu süz.
B) 1/2 su bardağından biraz fazla (140 ml) su ile pirinçleri suyunu çekene dek ağır ateşte pişir.
C) 1.5 kg (6 su bardağı) süt, 1 paket toz vanilya, 255 g (1 su bardağı + 1/4 su bardağı) şekeri karıştır.
D) Sütlü karışıma suyunu çeken pirinçleri ekle, karıştırarak ocakta pişirmeye başla.
E) 30 g (3 çorba kaşığı) nişastayı 20 ml (1.5 çorba kaşığı) suda ez. Ocaktaki karışımın kaynamasına az kala bu nişastayı da içine ekle. 5 dk kadar da karıştırarak böyle kaynat.
F) 1 yumurta sarısını çırp, bir kepçe sütlacı yavaş yavaş bu yumurtaya çırparak ekleyerek yumurtayı tencereye yavaş yavaş ekle. Bir taşım daha kaynat.
G) Mikser ile çırp.
H)Sütlacı ısıya dayanıklı kaselere boşaltarak fırın tepsisine diz. Tepsiye, kaselerin dış yüksekliğinin yarısına dek su koy.
I) Kızgın fırında yüksek ısıda sütlaçların üstü güzel bir fırın sütlaç rengi alana dek pişir.
ÖNEMLİ AYRINTILAR:
1- 1.5 kg süt kesinlikle çok değil, azaltmayın, bana hep yarım su bardağı pirinç ve 3 kaşık nişastaya 1.5 kg süt nasıl olur gibi geliyordu, öyle değil.
2-Pirincin tekrar tekrar yıkanması önemli.
3- Yumurta koymak istemiyorum diye kesinlikle yumurtayı atlamayın, aynı krem karamel gibi fırınlandığı için bu yumurta kıvam için mutlak lazım.
4- Yumurtayı sıcak karışıma çok yavaş katın, terbiye yapar gibi, böylece yumurta sıcağın içinde pişmeden eklenmiş olur.
5-Biraz suluca olacak sütlaç merak etmeyin, fırında herşey hallolacak.
6- Tepsiye konan su çok önemli, su olmazsa fırın sütlaçlar börek gibi alt-üst pişerler.
7- Son ama en önemli tiyo-ayrıntı: fırın ızgarasında pişmeyecek, yani sadece üstü kızarmayacak sütlaçların, sanki kek-börek yapar gibi 'fırın' ayarında pişecek sütlaçlar, yani 200 derecede 45 dk kadar sürüyor pişmeleri.
Cumalıkızık
Bu yazı da Bursa gezimizle ilgili olacak.
Bir yere gitmeden önce orası hakkında çalışıyoruz ya; Bursa'ya gitmeden önce çalışırken 'Cumalıkızık'ı görmeden dönme' notum nedeniyle bu güzel köye de gittik.
Bu köyün şirinliği, evlerinin, doğasının güzelliği zaten her yerde yazıyor ve görülüyor.
Ben kahvaltı yaptığımız yeri anlatmak istiyorum. Maalesef o günlerde henüz blog işine girmemiş olduğumdan ve en çok da kahvaltının yarattığı heyecandan yerin adını hatırlayamıyorum, çünkü kendi kendime defalarca buranın adını-telefonunu almadan buradan ayrılmayalım dediğim halde, hiç bir bilgi almadan oradan çıkıtık. Ama tarifi çok çok kolay: Biz arabayla gittik, köye girer girmez köyün ilkokuluna arabayı park ettik. Okuldan çıktık, hemen soldaki ilk evde kahvaltı yaptık, evin çatısı-terası gibi bir yer. Evsahibi bey, 'Kahvaltıyı bana bırakın, sadece yumurtanızı nasıl alacağınızı söyleyin, bir de masanın üstünü boşaltın, getireceklerim ancak sığacak' dedi. Bu cümle çok aç olan bizleri mest etti. Yanımıza bir büyük çaydanlık - demlik dolusu çayı da küçük bir tüp üzerinde bıraktı ve mutlaka içmemiz için bir sürahi su koydu, 'suyumuz çok lezzetlidir, kaçırmayın' dedi.
Yediğimiz tereyağı, reçeller, kaymak, yumurta, peynir, zeytin, domates ve ekmek inanılmaz lezzetliydi, yine mmmmmmm. Çayın koca bir çaydanlıkla yanımızda durması da ayrı bir hoşluk kattı kahvaltıya ve sohbete.
Bursa'ya gidince Cumalıkızık'ı görmeden dönmeyin, bu dediğim yerde kahvaltıyı unutmayın. Bu yerin adını bilen çıkarsa ekleyebilir.
Bir yere gitmeden önce orası hakkında çalışıyoruz ya; Bursa'ya gitmeden önce çalışırken 'Cumalıkızık'ı görmeden dönme' notum nedeniyle bu güzel köye de gittik.
Bu köyün şirinliği, evlerinin, doğasının güzelliği zaten her yerde yazıyor ve görülüyor.
Ben kahvaltı yaptığımız yeri anlatmak istiyorum. Maalesef o günlerde henüz blog işine girmemiş olduğumdan ve en çok da kahvaltının yarattığı heyecandan yerin adını hatırlayamıyorum, çünkü kendi kendime defalarca buranın adını-telefonunu almadan buradan ayrılmayalım dediğim halde, hiç bir bilgi almadan oradan çıkıtık. Ama tarifi çok çok kolay: Biz arabayla gittik, köye girer girmez köyün ilkokuluna arabayı park ettik. Okuldan çıktık, hemen soldaki ilk evde kahvaltı yaptık, evin çatısı-terası gibi bir yer. Evsahibi bey, 'Kahvaltıyı bana bırakın, sadece yumurtanızı nasıl alacağınızı söyleyin, bir de masanın üstünü boşaltın, getireceklerim ancak sığacak' dedi. Bu cümle çok aç olan bizleri mest etti. Yanımıza bir büyük çaydanlık - demlik dolusu çayı da küçük bir tüp üzerinde bıraktı ve mutlaka içmemiz için bir sürahi su koydu, 'suyumuz çok lezzetlidir, kaçırmayın' dedi.
Yediğimiz tereyağı, reçeller, kaymak, yumurta, peynir, zeytin, domates ve ekmek inanılmaz lezzetliydi, yine mmmmmmm. Çayın koca bir çaydanlıkla yanımızda durması da ayrı bir hoşluk kattı kahvaltıya ve sohbete.
Bursa'ya gidince Cumalıkızık'ı görmeden dönmeyin, bu dediğim yerde kahvaltıyı unutmayın. Bu yerin adını bilen çıkarsa ekleyebilir.
26 Nisan 2010 Pazartesi
Bursa'da döner
İlk blog'umu yazıyorum. En çok ilgilendiğim konular olan gezi ve yemekle ilgili olacak bu blog. Arada sinema-film işine de gireceğim.
İzmir'den Bursa'ya gittik 23 Nisan tatili dolayısıyla. Gitmeden önce nerede İskender Kebap yiyeceğimizle ilgili bayağı araştırma yapmıştım, elimde bir kaç veri vardı. Hatta Bursa'da yaşayan bir kişiden bile nerede İskender yememiz gerektiğini öğrenmiştik. Bu önerilen yere gittik. Ancak önerilen yerin kapısından içeri bile alınmadık, sıra numarası vereceklerini söylediler, dış kapının ağzında kuyrukta bekleyin dediler, en önemlisi bunu hiç göz teması bile kurma zahmetine girmeden yaptılar. Biz de kapının ağzında, kuyrukta bekleyip içeri numara ile çağrılmak yerine kendi araştırmalarımızla öğrendiğimiz yerlerden birine gitmeye karar verdik, notlarımıza baktık ve Bursa-Mudanya yolu üzerinde Melike Döner'e vardık. Mmmmmm, iyiki burayı görmüşüz, iyiki orada döner yemişiz. Döner döner değil yumuşak, helva kıvamında şahane bir yemekti. Damağımdaki tada inanamadım. Ödediğimiz fiyat diğer dönercinin kapısında asılı fiyatın yarısıydı ve lezzeti gerçekten çok iyiydi. Ayrıca kayıtlı bir rekoru vardı bu dönercinin; Guinness rekorları kayıtlarına hazırladıkları 2.5 tonluk dönerle geçmişler. Melike Döner'in yeri de çok kolay, kendi cümleleriyle 'Giderken sağda, gelirken solda'. Bu tanım da çok akıllıca. Yani Bursa'dan giderken sağda, Bursa'ya varırken solda kalıyor.
Bursa'ya gezmeye giden herkese tavsiye olunur.
İzmir'den Bursa'ya gittik 23 Nisan tatili dolayısıyla. Gitmeden önce nerede İskender Kebap yiyeceğimizle ilgili bayağı araştırma yapmıştım, elimde bir kaç veri vardı. Hatta Bursa'da yaşayan bir kişiden bile nerede İskender yememiz gerektiğini öğrenmiştik. Bu önerilen yere gittik. Ancak önerilen yerin kapısından içeri bile alınmadık, sıra numarası vereceklerini söylediler, dış kapının ağzında kuyrukta bekleyin dediler, en önemlisi bunu hiç göz teması bile kurma zahmetine girmeden yaptılar. Biz de kapının ağzında, kuyrukta bekleyip içeri numara ile çağrılmak yerine kendi araştırmalarımızla öğrendiğimiz yerlerden birine gitmeye karar verdik, notlarımıza baktık ve Bursa-Mudanya yolu üzerinde Melike Döner'e vardık. Mmmmmm, iyiki burayı görmüşüz, iyiki orada döner yemişiz. Döner döner değil yumuşak, helva kıvamında şahane bir yemekti. Damağımdaki tada inanamadım. Ödediğimiz fiyat diğer dönercinin kapısında asılı fiyatın yarısıydı ve lezzeti gerçekten çok iyiydi. Ayrıca kayıtlı bir rekoru vardı bu dönercinin; Guinness rekorları kayıtlarına hazırladıkları 2.5 tonluk dönerle geçmişler. Melike Döner'in yeri de çok kolay, kendi cümleleriyle 'Giderken sağda, gelirken solda'. Bu tanım da çok akıllıca. Yani Bursa'dan giderken sağda, Bursa'ya varırken solda kalıyor.
Bursa'ya gezmeye giden herkese tavsiye olunur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)